31.12.2010

çocukluk tatları

Herkesin çocukluğundan kalma tadını unutamadığı lezzetler vardır. Hani tadı hiç bir zaman eskisi gibi olmayan, sokakta oynarken oyunun yemekten tatlı olduğu zamanlarda sepetle sarkıtılan salçalı sana yağlı ekmek gibi. Benim çocukluk tatlarım da  sabriye teyzenin kıvırcık yumurtası, ilk okul arkadaşımın annesinin yaptığı akıtma (günümüz tabiri ile krep), anneannemlerde kaldığım zamanlarda yaptığımız kahvaltılar, emine teyzenin ekmek paparası, salatalık kokusu ve kabak kızartması sarımsaklı yoğurtlu.

1980’lerde ilk okula gidiyorduysanız hatırlarsınız fen bilgisi ve matematik dersi için verilen bir çalışma kitabı vardı yazarı Ali Öymen, ama biz o sıralar “Ali Öymen’i” yazar olarak değil kitap adı olarak seslendiriyorduk. İşte yine bir gün Serpil, Burcu ve ben “Ali Öymen çalışmak” için Serpillerdeydik yemek masasının üstündeki tek kitaba bakarak yüz küsür tane soruyu çözmeye çalışıyorduk, aslında ben aval aval bakıyordum da denebilir, ilk okulda parlak bir çocuk değildim, bir saniye şöyle bir düşündüm de aslında hiç bir zaman parlak biri olmadım , neyse konumuz bu değil, biz soruları çözerken artık aradan ne kadar süre geçtiyse Serpil’in annesi elinde içinde daha önce hiç görmediğim bir yiyeceğin olduğu bir tabakla içeri girdi evet bu yiyecek “akıtmaydı”. Masanın üzerine beraberinde yiyebilmemiz için peynir ve reçelde koymuştu hayatımda ilk kez yediğim bu şeyi bir daha unutamayacağımı bilseydim bütün utanmalarıma rağmen daha çok yerdim. Bütün utanmalarıma rağmen diyorum çünkü artık o gün ders çalışırken ne kadar enerji harcadıysam ve o kadar acıktıysam ve yediğim şeyde ne kadar tadına doyulmaz bir şeydiyse bende bir o kadar doyamamıştım daha çok yemek istemiştim ama utandığım için yiyememiştim. İşte bu akıtma lise çağına kadar benim için bir efsane olarak kaldı. Ne zaman ki büyüdüm ve mutfakta deneysel kek, kurabiye çalışmalarına başladım işte o zaman çocukluktan kalma bu tadın peşine düştüm ilk önce adını öğrendim, “AKITMA”, mutfakta henüz çok çömez olduğum için annemi ikna ettim ama kesinlikle “o” değildi ve uzun yıllar boyunca da “o” olmayacaktı ta ki amerikada bir gün internette araştırma yaparken mayalı akıtma tarifini okuyana kadar.

Kimi yörelerde cızlama, taş, ya da krep de denilen akıtmanın farklı bir tarifi daha varmış, o da şu ki normal tarife ek olarak ılık su ya da sütle erittiğiniz bir paket kuru mayayı içine katıp yarım saat kadar mayalanmasını beklemekmiş. Tabiki bunu öğrenince çok heyecanlandım acaba çocukluk tadını bulabilecek miydim? İlk iş olarak ingilizce maya ne demekmiş onu öğrendim “yeast” ve hemen markete gittik,bundan yaklaşık 3 saat sonra mutfakta “o” duruyordu evet işte o tadını bir türlü unutamadığım, adına destanlar yazdığım, ah keşke daha çok yeseydim dediğim, her krep yediğimde adını andığım “akıtma” olmuştu ve uzun yılların özlemini gidermek için takip eden 3 gün boyunca da olmaya devam edecekti... 

28.12.2010

son yemek

Geçtiğimiz günlerde izlediğim bir belgesel beni ölmeden önce yemek isteyeceğim son yemeğin ne olacağı hakkında düşüncelere saldı. Benim gibi yemeği çok seven biri için çok zor bir soruydu, özellikle ekmeği bile özlediğim yani özlediğim bir çok yiyeceğin olduğu bu dönemde seçim yapmak oldukça zordu. Şuan listemde bahçeden yeni toplanmış domates, biber, reyhan, ve kuru soğanlı bir salata, taze fasülye, çanakkale ezine, yayla çorbası gibi gündelik yiyecekler var.  Ama sonuçta bahsettiğim şey “son yemek” dolayısıyla iyi karar vermeliydim. Benim listem çok uzundu ve karar vermek zordu bende acaba insanlar ölmeden önce ne yemeği seçiyorlar diye merak ettim ve araştırdım.

Amerikada idam mahkümlarına ölmeden önce yiyecekleri son yemeği seçme hakkı veriliyormuş ve bu yemeğinde tutarının bir üst limiti varmış “$ 40” . Sanırım insanların ölmeden önce ne yemek istedikleri bir tek benim ilgimi çekmemiş, Amerika da idam edilen insanların son yemek olarak ne seçtiklerinin kaydı tutulmuş, bu konu da kitaplar yazılmış, sergiler açılmış. İngiliz sanatçı James Reynold yaptığı araştırmanın sonunda en ilginç bulduğu menüleri standart ceza evi tabildot tabağında resimlemiş ve ortaya şöyle bir sergi çıkmış:




Benim kayıtlara girerek yaptığım yüzeysel araştırmada gördüğüm en popüler talepler cheeseburger, patates kızartması, biftek, kızarmış tavuk ve dondurma. Devamında ise çırpılmış yumurta, bacon, karides, donut, çikolatalı kek, milkshake, sigara nadiren pizza ve makarna, tek ve en değişik olarak Arizona doğumlu bir zenci tarafından istenmiş chitterlings; hayvan bağırsağı mumbar, kokoreçimsi şey. Listede ara ara yer alan diğer şeyde Eucharist – Sacrament; ekmek ve şarap.

Bu listeden, insanların ölmeden önce yağlı, karbonhidrata doymuş yiyecekleri tercih ettiği sonucu çıkarılabilir mi? Peki öyleyse pizza ve makarnaya ne olmuştu? Acaba bu kayıtlar Amerika’dan değilde Çin’den olsaydı seçilen yemekler farklı olur muydu? Ya da idam mahkümları İtalyan olsalardı pizza mı seçerlerdi, veya Japonlar sushi mi isterdi? Neydi “son yemeğin” en önemli özelliği? Ve bunun gibi sorular aklımı kurcalamaya başlamıştı. Bu noktada “comfort food” tanımı işin içine girmişti, duygu durumunu geliştirmek için tercih edilen yemek. Burada bahsi geçen duygu durumu olumlu da olabilir olumsuzda, tüketilen yemeğin tercih edilmesindeki neden kişideki negatif duygu halini pozitife doğru çekmesi ya da hali hazırda pozitif olan bir duyguyu pekiştirmesidir. Bahsi geçen bu yemek kişiden kişiye göre değişebilir; kimisi için evde hazırlanmış bir yemek, kimi için dışarıda yenilendir ya da fast food veya tatlı, çikolata, dondurma, bazen nostaljik bir yemek (hoşa giden duyguları barındıran çocukluk tadı mesela). Seçilen yemeğin özelliği cinse, yaşa, kültüre ve duygu durumunu tetikleyen faktörün özelliğine göre de çeşitlilik gösterebilir.  

Son yemek istatistiklerine bakıldığında Amerikalıların “comfort food” listesinin başında fast food, dondurma, patates kızartmasının yer aldığı sonucunu çıkarabiliriz herhalde.

Bana gelince orası hala karışık, karar vermiş değilim soru “son yemek” olunca karar vermek de zor oluyor. Dondurmayı seçsem çikolatada aklım kalıyor, fast food olsa bu sefer deniz çipurasına ne olacak ya da bol rokalı zeytin yağlı koca bir tabak salataya, taze fasulyenin tadı aklıma düşüyor birden, kütür kütür erik, sulu sulu, tatlı tatlı karpuz geliyor aklıma, veya yağlı pide, belki zeytin kokusu, kimbilir belkide sarımsaklı yoğurtlu biber, kabak kızartması, bazen cheesecake bazen de çilekli fındıklı pasta, birden bulgur pilavı oluveriyor, sonra peynirli biberli yumurta... hayatta bunca güzel tat varken ölmek de zor oluyor bea!

Sana gelince?