Herkesin çocukluğundan kalma tadını unutamadığı lezzetler vardır. Hani tadı hiç bir zaman eskisi gibi olmayan, sokakta oynarken oyunun yemekten tatlı olduğu zamanlarda sepetle sarkıtılan salçalı sana yağlı ekmek gibi. Benim çocukluk tatlarım da sabriye teyzenin kıvırcık yumurtası, ilk okul arkadaşımın annesinin yaptığı akıtma (günümüz tabiri ile krep), anneannemlerde kaldığım zamanlarda yaptığımız kahvaltılar, emine teyzenin ekmek paparası, salatalık kokusu ve kabak kızartması sarımsaklı yoğurtlu.
1980’lerde ilk okula gidiyorduysanız hatırlarsınız fen bilgisi ve matematik dersi için verilen bir çalışma kitabı vardı yazarı Ali Öymen, ama biz o sıralar “Ali Öymen’i” yazar olarak değil kitap adı olarak seslendiriyorduk. İşte yine bir gün Serpil, Burcu ve ben “Ali Öymen çalışmak” için Serpillerdeydik yemek masasının üstündeki tek kitaba bakarak yüz küsür tane soruyu çözmeye çalışıyorduk, aslında ben aval aval bakıyordum da denebilir, ilk okulda parlak bir çocuk değildim, bir saniye şöyle bir düşündüm de aslında hiç bir zaman parlak biri olmadım , neyse konumuz bu değil, biz soruları çözerken artık aradan ne kadar süre geçtiyse Serpil’in annesi elinde içinde daha önce hiç görmediğim bir yiyeceğin olduğu bir tabakla içeri girdi evet bu yiyecek “akıtmaydı”. Masanın üzerine beraberinde yiyebilmemiz için peynir ve reçelde koymuştu hayatımda ilk kez yediğim bu şeyi bir daha unutamayacağımı bilseydim bütün utanmalarıma rağmen daha çok yerdim. Bütün utanmalarıma rağmen diyorum çünkü artık o gün ders çalışırken ne kadar enerji harcadıysam ve o kadar acıktıysam ve yediğim şeyde ne kadar tadına doyulmaz bir şeydiyse bende bir o kadar doyamamıştım daha çok yemek istemiştim ama utandığım için yiyememiştim. İşte bu akıtma lise çağına kadar benim için bir efsane olarak kaldı. Ne zaman ki büyüdüm ve mutfakta deneysel kek, kurabiye çalışmalarına başladım işte o zaman çocukluktan kalma bu tadın peşine düştüm ilk önce adını öğrendim, “AKITMA”, mutfakta henüz çok çömez olduğum için annemi ikna ettim ama kesinlikle “o” değildi ve uzun yıllar boyunca da “o” olmayacaktı ta ki amerikada bir gün internette araştırma yaparken mayalı akıtma tarifini okuyana kadar.
Kimi yörelerde cızlama, taş, ya da krep de denilen akıtmanın farklı bir tarifi daha varmış, o da şu ki normal tarife ek olarak ılık su ya da sütle erittiğiniz bir paket kuru mayayı içine katıp yarım saat kadar mayalanmasını beklemekmiş. Tabiki bunu öğrenince çok heyecanlandım acaba çocukluk tadını bulabilecek miydim? İlk iş olarak ingilizce maya ne demekmiş onu öğrendim “yeast” ve hemen markete gittik,bundan yaklaşık 3 saat sonra mutfakta “o” duruyordu evet işte o tadını bir türlü unutamadığım, adına destanlar yazdığım, ah keşke daha çok yeseydim dediğim, her krep yediğimde adını andığım “akıtma” olmuştu ve uzun yılların özlemini gidermek için takip eden 3 gün boyunca da olmaya devam edecekti...
hahahah çok süper! benim de öyle tadını unutamadığım bir mercimek çorbası var, annemin arkadaşı gülseren teyze yapmıştı, rahmetli. Salça ekmek hala en vazgeçilmez yiyeceklerim arasında ama, ben yağsız seviyorum. Unutmadığım başka iki lezzet de anneannemin yaptığı üçgen şekilli, sarımsaklı yoğurtla yediğimiz pazı dolması ve yayamın ünlü mantısı.
YanıtlaSilyazınca farkettim de, salça hariç lezzetlerimin sahipleri hep hayata veda etmişler.
Peki sen gelince bize bu akıtmadan yapıcak mısın? onu söyle bana :)
biz de bir daha gelisimize isteriz o zaman :0)
YanıtlaSil